“`html
Lübnan’daki Telefon Operasyonunun Sırrı ve Suriye’deki Etkileri
Yayınlanan bir makalede, Lübnan’da meydana gelen ardışık telefon operasyonlarının Suriye’de önemli değişiklikleri tetiklediği ifade edildi. Bu olayların, Mossad tarafından on yıl süren bir planlamanın sonucu olduğu öne sürüldü.
Makaleyi kaleme alan Yossi Melman, İsrailli bir güvenlik ve istihbarat yazarı olup, ‘Armageddon’a Karşı Casuslar’ adlı kitabın ortak yazarları arasında yer alıyor.
Devam Eden Makale:
“Resmi olarak Esad yönetimi, 8 Aralık’ta isyancı güçlerin Şam’ı ele geçirmesiyle yıkılmıştır. Ancak bu çöküş süreci, 17 Eylül’de başlamıştı.”
“Bu tarihlerde Hizbullah’ın kullandığı mobil cihazlar, hem Lübnan hem de Suriye’de aynı anda infilak etti. Modern tarihin en etkileyici istihbarat operasyonlarından biri olarak görülen bu eylem, en az kayıpla İslamcı örgütlere karşı en büyük hedefli öldürme girişimi olarak değerlendiriliyor. Hudson Enstitüsü’nden Michael Doran, bu durumu ‘dijital çağ için yeniden yazılmış bir Truva Atı hikayesi’ şeklinde nitelendiriyor.”
“Bu olağanüstü operasyon, ardışık bir etki yarattı. Hizbullah’ın Lübnan’daki performansında düşüşe, Suriye’deki rejim değişikliğine, İran’ın bölgedeki etkisinin azalmasına ve en sonunda 2024 sonunda İsrail’in askeri hakimiyetinin yeniden inşasına katkı sağladı.”
Mossad’da görevli üst düzey bir yetkili, “Operasyonu on yıl öncesinden planlamaya başladık. Bu, geçmişten gelen birçok operasyona dayanan sürekliliğin bir parçasıydı” dedi.
Mossad’ın sinyal istihbarat birimi Brim 8200, düşmanların iletişimini engellemenin önemini 60 yıl kadar önce fark etti.
Haziran 1967’de gerçekleştirilen Altı Gün Savaşı sırasında, İsrail, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdül Nasır ile Ürdün Kralı Hüseyin arasında geçen bir telefon görüşmesini dinledi. Ancak, daha sonra Mısır’daki bir tehdit öngörüsü dikkate alınmadı ve Ekim 1973’te beklenmeyen bir saldırıya yol açtı.
12 yıl sonra, Brim 8200, FKÖ lideri Yaser Arafat ile Akdeniz’de bir yolcu gemisi kaçıran Filistinli bir grup arasındaki telefon görüşmesini ele geçirdi.
Bunlardan çıkarılan derslerle, İsrail; Mısır, Suriye, Lübnan ve Libya gibi Akdeniz’deki Arap ülkelerine yakın denizaltı iletişim hatlarını dinleyerek istihbarat yeteneklerini geliştirdi.
2006’daki İkinci Lübnan Savaşı sonrasında Hizbullah, İran’ın desteğiyle, İsrail’in dinleme yöntemlerini fark etti. İsrail Askeri İstihbarat ve Mossad, Lübnan’daki ana mobil şebeke olan Alfa’ya muhbir yerleştirerek önemli bilgi topladı. Bu süreçte birçok Lübnanlı, 2010 yılında tutuklandı.
Hizbullah ve İran, bu tür ihlallere karşı bağımsız güvenli iletişim ağları oluşturdu. Ancak, İsrail istihbaratı buna hızla uyum sağladı.
Mossad, MI 81. Birimi ile birlikte Hizbullah’ın yeni iletişim araçlarını araştırmaya başladı ve grup için kritik tedarik zincirini haritalandırdı. Beş yıl önce, Gold Apollo tarafından üretilen AR-924 model çağrı cihazlarının keşfi sağlandı.
Mossad, Gold Apollo ile iş ilişkileri kurarak, yurt dışında paravan şirketler oluşturmaya başladı. Bu şirketler, meşru iş ilişkileri geliştirerek güvenilir hale geldiler.
2024’ün başlarında, Mossad ajansları harekete geçti. İsrail ordusunun operasyon departmanıyla işbirliği içinde Hizbullah’a kritik ekipmanlar sağlandı ve patlayıcılarla donatılmış AR-924 cihazları temin edildi. Eylül ayında bu cihazlar, eşzamanlı bir saldırı ile infilak ettirildi.
Bu aşamada, savaşta üstünlük Hizbullah’ın elindeydi. Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki beklenmedik eylemi sonrasında, Hizbullah lideri Nasrallah, birlikte bir cephe açma kararı aldı.
Naharlah’ın iki kritik hata yaptığı farkedilmiş durumda: Birincisi, İsrail’e saldırma kararı ve ikincisi, kara birliklerini kullanmaktan kaçınarak hava saldırılarıyla sınırlı kalmasıydı.
“Eğer Hizbullah, Hamas ile birlikte karasal bir saldırı gerçekleştirirse, o zaman sonuçlar çok daha farklı olabilirdi” diyor bir IDF subayı.
Bunun yerine Hizbullah, 11 ay boyunca İsrail askeri üslerini ve sivil hedefleri hedef alarak büyük sayıda roket ve insansız hava aracı fırlattı. Bu süreçte, 70 bin İsrailli kendi topraklarında mülteci konumuna düştü.
IDF, etkili hava saldırılarıyla karşılık vererek, güney Lübnan’daki köyleri tarumar etti. Ayrıca, İsrail, Hizbullah’ın birçok yöneticisini etkisiz hale getirdi. Bu saldırılar, uzun yıllara dayanan dikkatli istihbarat çalışmaları sayesinde mümkün oldu.
Olayların ardından, İsrail istihbaratı başka bir büyük başarı daha sağladı. Hizbullah’ın “genelkurmay başkanı” Fuad Şükr’ün yerini tespit ederek, Beyrut’ta bir hava saldırısıyla etkisiz hale getirdi.
Sonrasında, Nasrallah’ı hedef almak için bir ajan kullanarak daha büyük bir darbe gerçekleştirdiler. Bu durum, İsrail istihbaratının Nasrallah’ın yeraltı komuta merkezinin detaylarına ulaşmasına dayanmaktaydı.
Karizmatik lider Nasrallah, İran desteği ile bölgedeki etki alanını genişletmeye çalıştı. Ancak, IDF yurt dışında birçok Hizbullah liderinin yerini saptayarak etkili hamleler gerçekleştirdi.
Hizbullah’ın başındaki liderlerin kaybının ardından, grup önemli bir aşamada zayıfladı. Tüm bu yaşananlar, IDF’nin güney Lübnan’da direnişle karşılaşmaksızın kontrol sağlamasını sağladı. Hizbullah, 17 Kasım’da ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı ve silahlarının büyük bir kısmı imha edildi.
Bu süreç, Orta Doğu’daki yeni gerçekliğin bir parçası olarak öne çıkmaktadır. Öne çıkan nokta, İran’ın karşılaştığı zorluklardır. İran, bölgedeki güç dengesinin yeniden şekillenmesine neden olurken, nükleer silah yapma tehdidiyle de gündemde kalmaya devam etmektedir.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) raporuna göre, İran, 100 kilogramdan fazla %60 zenginleştirilmiş uranyum biriktirmiş durumda. Bu durum, nükleer silah yapımında kullanılabileceği endişelerini arttırıyor.
İran, nükleer silah yapımına yönelik güçlü bir arayış içinde. Bu durum, Biden yönetimini etkileyebilir ve tüm bölgedeki istikrarı tehlikeye atabilir.
Kaynak: The Jewish Chronicle
“`