1 Şubat 2025

Eskişehir’den Son Dakika Haberler | Gündem ve Analizler

Eskişehir’den Son Dakika: Ekonomi, spor, teknoloji ve magazinde en güncel gelişmeler burada!

Atatürkçü teğmenlerin ihracı kararı avukatlardan önce kamuoyuna açıklanmış

30 Ağustos'ta yapılan mezuniyet töreninde kınından çıkardıkları kılıçlarını çatarak Subaylık Andı'nı okuyan ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı atan teğmenlere yönelik açılan disiplin soruşturması sonuçlandı. Aralarında Kara Harp Okulu devre ...

30 Ağustos’ta yapılan mezuniyet töreninde kınından çıkardıkları kılıçlarını çatarak Subaylık Andı’nı okuyan ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan teğmenlere yönelik açılan disiplin soruşturması sonuçlandı. Aralarında Kara Harp Okulu devre birincisi teğmen Ebru Eroğlu’nun da bulunduğu 5 teğmen TSK’dan ihraç edildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen teğmenlerin avukatlığını da üstlenen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, ihraç kararına ilişkin olarak, “Bu metin ve Mustafa Kemal’in askeriyiz demek TSK’nın itibarını nasıl zedelemiştir? TSK’nın itibarını bu 5 teğmen mi zedelemiştir, yoksa onları Silahlı Kuvvetler’den ihraç eden Yüksek Disiplin Kurulu kararı mı zedelemiştir? Bu hükmün kamuoyu vicdanında yok hükmünde olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor” ifadesini kullandı.

“ALINAN KARAR HUKUKA AYKIRI BİR KARAR”

Sağkan, teğmenlerin TSK’nın itibarını zedelemek gerekçesiyle ihraçlarının istendiğini, siyaset kurumunun ve sosyal medyada çok sayıda kişinin sürece dahil olduğunu anımsatarak şu ifadelerde bulundu:

Temele hukuku ve hukukun evrensel prensiplerini koymamız gerekiyor. İdare şunu söylemişti: Biz burada teğmenlerin ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ demesiyle ilgili soruşturma başlatmadık. Burada verilen bir emre uyulmaması söz konusu, bu disiplinsizliktir denilmişti. Ancak bu böyle değil. Eğer siz TSK’nın itibarının zedelenmesi diyorsanız, ortaya konan davranışın yerini, zamanını ve yarattığı etkiyi değerlendirerek sonuca varmak zorundasınız. Baktığınızda teğmenler dışarıda herhangi bir ortamda bir araya gelerek, sosyal medyaya bir yayın yapmak üzere, daha önceden planladıkları bir hareketi hayata geçirmiyorlar.

Yaptıkları şey, onlar açısından en onur verici olan günde, hayatlarını ortaya koydukları, hedeflerine, ideallerine kavuştukları, TSK’nın şerefli bir subayı olarak yemin ettikleri günde, resmi tören sonlandıktan sonra ve devlet protokolü ayrıldıktan sonra, bu onurlu anı aileleriyle paylaşmak ve onlara TSK’nın bir mensubu olarak, Atatürk’ün askeri oldukları, uzunca yıllar edilen ve bir yıl önce mevzuattan kaldırılan, yasal olarak edilmesinde herhangi bir sakıncanın olmadığı subaylık andını okumak.

Cumhuriyete, Atatürk’e bağlılığı, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne sadakati vurgulayan bir metin. Bu metin ve Mustafa Kemal’in askeriyiz demek TSK’nın itibarını nasıl zedelemiştir? TSK’nın itibarını bu 5 teğmen mi zedelemiştir, yoksa onları Silahlı Kuvvetler’den ihraç eden Yüksek Disiplin Kurulu kararı mı zedelemiştir? Kamuoyunun vicdanına bu kısmı bırakmak gerekiyor.

“BU HÜKÜM KAMUOYU VİCDANINDA YOK HÜKMÜNDE”

Teğmenlerin ettiği yeminin, TSK’ya olan güveni arttıran bir davranış olduğundan bahseden Sağkan ifadelerini şöyle sürdürdü:

Bu hükmün kamuoyu vicdanında yok hükmünde olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor. Bu süreç bir hukuk mücadelesi. Devamında idari yargıda meslektaşlarımız gerekli başvuruları yapacaklar. Ancak, o yemin töreninin olduğu günden itibaren bugüne kadar TSK’nın itibarının tartışılmasına sebebiyet veren tek unsur açılan disiplin soruşturması ve verilen bu karardır.

Yoksa genç teğmenlerin ettiği yemin, Mustafa Kemal’in askeri olduklarının altını çizmesi kamuoyu tarafından memnuniyetle karşılanan ve TSK’ya duyulan güveni artıran bir tavır ve davranıştır. Suç unsuru içermez. Anılan karar tamamen hukuka aykırı bir karardır.

“VERİLEN KARARI MAALESEF BASINDAN ÖĞRENDİK”

Sağkan, “Bu karar verildikten sonra Milli Savunma Bakanlığı’nın onayı öncelikle avukatlara tebliğ edilmeliydi. Bizler de verilen kararı maalesef basından öğrendik. Müvekkilerimize basından öğrendiğimiz kararları paylaşmak durumunda kaldık. Umut ediyorum hemen yarın karar, gerekçesiyle varsa karşı oy ve karşı oy gerekçeleriyle tarafımıza tebliğ edilirse biz de kamuoyuyla belki daha hukuki bir zeminde konuyu paylaşma ihtimali buluruz” dedi.

Sağkan, bundan sonraki hukuki adımların neler olacağına ilişkin bir soru üzerine, “Bir hukuk devletiysek bu yaşanmamalıydı. Bir hukuk devletiysek, İdare Mahkemesi’nin ivedi olarak yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerekir. Bu, anayasanın ilgili maddesi uyarınca bir hukuk devleti olup olmadığımızla ilgili bir sorundur. Hukukçu olarak görüşüm, İdare Mahkemesi’nin açıkça gecikmesinde sakınca bulunan hal değerlendirmesi yaparak, işlemin de hukuka aykırılığının açık olduğu gerekçesiyle hiç gecikmeden yürütmeyi durdurma kararı vermesi önünde hiçbir engel bulunmadığı düşüncesindeyim” diye konuştu.

“BİLGİ VERME HAKKI ELİNDEN ALINIYOR”

Sağkan, karşı oy varsa gerekçelerinin İdare Mahkemesi’nde ileri sürülecek savunmalar anlamında önem taşıdığını belirterek, şunları kaydetti:

“Önemli olan unsur, müvekkillerimize bilgi verme hakkının elinden alınıyor olması. Çünkü bir konuda avukatla çalışıyorsunuz, sizi avukat temsil ediyor, sizin adınıza savunma yapma yetkisi veriyorsunuz, tebligatları alma, tebligat yapma, aleyhinize bir karar çıktıysa üst mahkemeye taşıma yetkisini veriyorsunuz.

Bu bir güven ilişkisi çerçevesinde yürüyor. Kendinizle ilgili bir kararı avukatınız bile görmeden televizyonda ya da sosyal medyada öğreniyorsunuz. Temel problem, burada aslında savunma hakkıyla ama aynı zamanda vatandaşın temel hak ve özgürlükleriyle ilgili bir sıkıntı olarak görülüyor.”

deneme